As above so below… Şimdilerde bir film ismi… Yukarısı nasılsa, aşağısı öyledir. Paris’in yer altında 18.yy sonlarından itibaren 19.yy sonlarına kadar tüm eski, mezarlıklardan gelen kemiklerin konduğu antik çağlardan kalma tüneller ve mezarlar var. Film felsefe taşı arayışında bu mezarlarda geçiyor. Korku desem, korku değil. Heyecan? Iııhhh… İzleyiciye film seyrettiğini dahi unutturamıyor. Sinemada, rahat koltuğunda oturduğumun oldukça farkında idim. Belki biraz klostrofobik.
Yukarısı nasılsa aşağısı öyle.. Ve filmin bir yerinde kahraman Scarlett’in dediği gibi içerisi nasılsa dışarısı da öyle. Bunca zamandır, tüm röportajlarım, sergi gezmelerim hep dışarıdan bilgiyi alma, öğrenme ve deneyimleme, heyecanı yaşama ağırlıklı idi. Alma üzerine kurulu bir dünya. Ve tabi aldığımı kendi süzgeçlerimden geçirip dışarı yansıtma üzerine. Oysa almak ya da vermek sadece içimizdekinin dışa yansımasından öte bir şey değildi.
İçerisi nasılsa, dışarısı öyledir. Ve yaşam her seferinde bir şans verir bizlere. Her seferinde içimizi temizlemek için bir şans. Tanrı, her sene Ellul ayında, Roş Aşana dönemi bir daha verir o şansı. İçimizdekileri fark etme, isteyerek ya da istemeyerek kırmış, üzmüş olabileceklerimizden özür dilemek ve affetmek için, sevdiklerimizden ya da tanımasak dahi bir şekilde yolumuz üzerinde karşılaştıklarımızdan, doğrudan ya da dolaylı, üzerinde hakkımız geçenlerden, bir eksiğimiz olmuşsa, bir hatamız, ya da kendimizden dolayı, kendimize rağmen verebilecekken vermemişsek sevgiyi, ilgiyi, dikkati… Özür dilememiz ve affetmemiz için bir şans daha verir.
Yolculukların en ağırı kendine yolculuktur. Kabullenmesi de affetmesi en zor olanı, kendine yönelik olandır.
Dilerim bu Rosh Ashana, yaşam dediğimiz, dışsal gözüken içsel yolculuğumuzda her birimiz kendimizi kabullenme ve affetme yolunda bir adım daha atarız. Dilerim, sevgi, şefkat -ve ihtiyaç her ne ise- vermeye bir adım daha yaklaşırız.
İsimlerimiz Yaşam Kitabında Aşkla kaydolunsun.
Shana Tova
Dalia MAYA
23/09/2014
Yorum yazılmamış.