Mart 28, 2024

Festivalden festivale ödülden ödüle koşan film: ALBÜM

Festivalden festivale ödülden ödüle koşan film: ALBÜM

‘Albüm’, başrollerini  Şebnem Bozoklu ve Murat Kılıç’ın paylaştığı, Mehmet Can Mertoğlu’nun senaryosunu yazıp, yönetmenliğini üstlendiği ilk uzun metraj filmi. Bugüne kadar birçok festivalde gösterilen ‘Albüm’, yurtiçi ve yurtdışında festival yolculuğuna devam ederken, 8 Ekim’de İstanbul galası gerçekleştirilecek. Başka Sinema kapsamında da kasım ayında vizyona girmeye hazırlandığı şu günlerde Albüm’ün yapımcısı Yoel Meranda  ile filmi, ödülleri ve  festivalleri konuştuk.

 

Henüz yolun başındalar. “Albüm”, Mehmet Can Mertoğlu’nun senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği ilk uzun metraj filmi. Başrollerini Şebnem Bozoklu ve Murat Kılıç paylaşıyor. İlk olmasına rağmen başvurdukları birçok festivalde gösterilmeyi, yarışmaya katılmayı hak etmişler. Katıldıkları yarışmalarda da ödülleri toplayıp geliyorlar. Bugüne kadar, Cannes’dan, Saraybosna’dan, Kudüs’ten, Adana’dan ödüllerle dönen, Melbourne, Odessa, Lima, La Rochelle ve Vladivostok film festivallerinde de gösterilen “Albüm” filminin yapım şirketi Kamara Film.

 

Türkiye-Fransa-Romanya-Almanya ortak yapımı olan filmin ortak yapımcıları arasında Arte France televizyonu, Oscar ödüllü Bosna-Hersekli yönetmen Danis Tanovic, Oscar ödüllü yapımcı Cedomir Kolar ve Berlin Altın Ayı ödüllü Romanyalı yönetmen Calin Peter Netzer bulunuyor. Görüntü yönetmenliğini Marius Panduru’nun yaptığı “Albüm”ün kurgusu Ayhan Ergürsel imzası taşıyor.

 

Festivaller, Ödüller… Merak ve heyecanla izliyoruz. Neler oluyor? Nasıl bir yolculuk bu?

Film daha şimdiden birçok ödül almış oldu. Üstelik, daha maceranın başındayız. Resmileşmediği için söyleyemiyorum ama Avrupa’da çok prestijli iki festivalinde daha yarışmasındayız. Bunun dışında Bogota’dayız, Varşova’dayız, Nantes’dayız, Rio’dayız, Vancouver’dayız… Liste giderek uzuyor. Yurtdışı ile beraber Türkiye’de de devam. Ekim ayında Antalya’da yarışmadayız. Romanya galamız var Ekim’de. Çok heyecanlıyız. Film Romanya sinemasından esinlendiği için Romanya seyircisinin ne tepki vereceğini çok merak ediyoruz. Üstelik görüntü yönetmenimiz de Romanyalı. Adana’nın da tepkisini heyecanla beklemiştik. Sonuçta Türkiye’deki ilk gösterimiydi.

 

Festivaller, yarışmalar… Yarışmaya girmek için seçilmek mi gerekiyor. Nasıl oluyor?

Her festivalin yarışmalı veya yarışmasız değişik bölümleri, bu bölümlerin yönetmelikleri ve seçici kurulları var. Mesela, Cannes’da bir ana yarışma var bütün dünyadan herhangi bir filmin girebileceği. Genelde tanına yönetmenlerden yirmiye yakın film alıyorlar. Biz yönetmenlerin ilk ve ikinci filmleri için olan Eleştirmenlerin Haftası bölümündeydik. Sadece yedi film alıyorlar dünyadan.

 

İlk filmden, bu kadar ödül. Bu biraz korkutmuyor mu?

Filmin etkisi öyle bir noktaya vardı ki, yönetmenimiz Mehmet Can’ı Varşova’da – ki bayağı prestijli bir festivaldir – daha kendisiyle tanışmadan sadece filmini izleyerek sinema bilgisi kültürü üzerinden bir fikir edinip ana jüri yaptılar. Filmi de gösteriyorlar tabi.

 

Adana’da Reha Erdem, Çağan Irmak, Derviş Zaim gibi yönetmenlerle yarışıyorduk… Böyle önemli adaylar arasından sıyrılıp En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödüllerini aldık. Tabi ki çok çok mutluyuz. Biz ortağım Eytan İpeker ile baştan beri çok inanıyorduk Mehmet Can’a. Tabi ki sinema çok öznel bir şey. Her zaman herkes aynı fikirde olmayacak hiç bir film hakkında ama böyle bir karşılık bulması güzel.

 

Korkutmuyor mu sorusuna gelince, hayır açıkçası. Hepimiz sinemayı uzun yıllardır takip eden insanlarız. Şunu çok çok iyi biliyoruz: bazen de tesadüflerin denk gelmesi gerekiyor. Açıkçası ben ödüllerin yaptığımız işin kalitesi hakkında bir gösterge olduğundan bile emin değilim. Çok iyi filmler var hiç bir festivalden ödül almıyor. Dolayısıyla bence bu belki bir başarı olarak addedilebilir ama filmin değerinin kanıtı bence aldığı ödüllerde değil. Filmin kendisinde.

 

Seyrediliyor olmasında mı? Gişe hasılatı yapmasında mı?
Hayır. İzleyicisiyle kurduğu bağda. Özgürlüğünde. Ve asıl önemlisi kalıcılığında. Ben hep 20-30 yıl sonra da izlenecek, konuşulacak bir film yaptığımıza inanıyordum. Halen de bu görüşteyim. Kalıcılık, ödüllerden, gişeden, hepsinden daha önemli.

 

Ödülün neden geldiğini de bilmiyorsun o zaman?

Bu filmde çok net bence. Orijinal, taptaze bir film. Ama orijinal derken, aynı zamanda sinema tarihine sırtını yaslayan bir film “Albüm”. Birçok sevdiğimiz yönetmende etkilenmiş, bazılarından esinlenmiş, bazılarını ise kendine özgü bir tavırda kopyalamış. Picasso’nun “İyi sanatçılar esinlenir, büyük sanatçılar kopyalar.” diye bir lafı var. “Albüm” derken Kuzey Avrupa sinemasından Filistin’e, Güney Amerika’dan Doğu Asya’ya çok büyük bir sinema yelpazesine öykünen çok kendine özgü bir sinemadan bahsediyoruz.

 

Biraz da yeni çalışmalardan bahsetsek?

10 gün sonra sete giriyoruz, Eytan’ın yönetmeni olduğu Türkiye-Danimarka-İsrail-Fransa ortak yapımı bir belgesel çekeceğiz. Oscarlı bir Fransız yapımcımız var. Kendisi aynı zamanda “Albüm”ün de ortağıydı. Türkiye’de Yeni Film Fonu’ndan destek aldık. Eytan’ın kafasında çok uzun zamandır hazırlandığı ama “Albüm” filmi ile Cannes’dayken ilk defa potansiyel ortaklarla paylaştığımız ve paylaşır paylaşmaz da olağanüstü tepkiler aldığımız bir proje.

 

Bu arada bir kısa filmi bitirmek üzereyiz. “Hinterlant”. “Albüm” ekibinde de çalışan ve Eytan’ın da yönetmen yardımcılığını yapan Sinan Kesova’nın. Sinan’a da çok inanıyoruz yönetmen olarak.

 

Ayrıca Eytan şu anda Amerika’da, çok önemli bir yapımcının, Harmony Korine’in ilk filmlerinin yapımcısının bir filminin kurgusunu yapıyor.

 

Başarı başarıyı getiriyor diyebilir miyiz buna?

Bunu bilecek tecrübede değilim. Bence başarı gerçekten yapmak istediğin şeyleri yapmak için bir özgüven getiriyor. Bu özgüvenin başarı getirip getirmediğini göreceğiz. Şunu söyleyebilirim ama “Albüm” için: Adana’da bir çok kişi “cesaretiniz için tebrik ederim” dedi. Bu beni çok mutlu etti.

 

Cesaretten kasıt ne?
Eski sinema kalıplarını umursamadan kendi dilini oluşturmak ve bu dilin açtığı yolu sonuna kadar takip etmek. Mehmet Can’ın sinema dili seyircisinin duygusal zekasına çok büyük bir saygı duyan bir film. Bir çok insanın kağıtta işlemez dediği şeyleri işleten, “demek sinema böyle de olabiliyormuş” dedirten yeni bir dil, yeni hisler. Bu açıdan da Cannes’da “Yenilikçilik” ödülü aldığımıza çok mutlu olduk açıkçası. Daha şimdiden bir çok kişi Mehmet Can’ın bir sonraki filmini merak ediyor. Bu belki de bir film hakkında yapılabilecek en güzel iltifatlardan biri.

Dalia MAYA
06/10/2016

Bu yazı Şalom Gazetesinin 06/1o/2016 tarihli sayısında yayınlanmıştır. İlgilenen için link:ALBÜM

Benzer yazılar

Yorum yazılmamış.