Yine bir zamansızlık hikâyesi. Levni’den günümüze, Antik Yunan’dan Klasik Batı sanatına, eski İstanbul yaşamından 21. yüzyılın çıplak ve vahşice tüketici Pop ruhuna… Bir zamansızlık ve mekânsızlık hikâyesi. Sanat tarihini oluşturan farklı dönemlerin ve bakış açılarının bir arada var oluşu. Sanatçının yıllardır beslendiği alanların bir arada, aynı sanat eserinde, kimi zaman eksiltilip boşaltılarak, sıklıkla fosforik renklerle doldurularak üst üste, yan yana varoluşu… Geçmişin bugünle, bugünün geçmişle imtihanı sanki. Yüzyıllık binaların karanlık kapalı kapılarının ardında yaşanan kim bilir hangi hikâyelerin bir anda, kusarcasına kapı dışına fışkırması gibi. Beynin bir oyunu gibi. Ama belki de asıl olması gerektiği gibi. Yaşamı lineer bir zaman kıstasında algılamak da beynin bir oyunu değil mi insana? İnsanın var olduğu yer, düşüncelerinin, algısının hali hazırda bulunduğu an/yer değil mi? Kuantum sıçraması her an yaşamımızda mevcut değil mi zaten? Belki bir rüyada gibi diyeceksiniz… Oysa yaşamın kendisi, görmeyi seçtiğimiz rüya değil mi?
Tıpkı sokakta yürüdüğünüz zaman gibi… Biz yürürken binlerce an, binlerce detay gerçekleşmektedir sokakta. Ama bizler sadece kendi algımız kadarını fark ederiz. Oysa aynı anda bizim bakış açımızla aynı odakta bir fotoğraf çekilse, bizim fark etmediğimiz bir dolu detayı fotoğraf karesinin içinde bulmamız mümkün. O karede bile, fotoğrafı çekenin kamerasını odaklaması ile yakın ya da uzak olan silikleşebiliyor. Bir de bu fotoğrafta zamanın ve mekânın da üst üste binmiş olduğunu düşünün. Geleneklerin güncel olaylarla dansını… Zaman ve mekânlar boyunca belleğimize ya da bilinçaltımıza yazdığımız bilgilerin aynı anda kapıdan dışarı fışkırmasını… Fikirtepe’nin eski halini mesela ve sanatçının rantsal dönüşüm olarak da tanımladığı kentsel dönüşüm sonrasını… Tüm bu birikimlerin ayrıca kimi zaman derin ve incelikli bir mizah ile kimi eserde bangır bangır kızarak, hırslanarak, hüzünlenerek eleştirel bir ruhla dışa vurulmasını. Siyahla beyazın fosforlu renklerle tezatlıkta bütünleşmesini… Giderek değer kazanan ‘beton’un mavi boncuklarla korunan, tüketimin merkezine yerleşmesini… Boyacı sandığının bir oryantal libido hareketi olarak kadına yönelik şiddete dikkatleri çekmesini… Anadolu Artemis’inin doğurganlığını… Levni’nin minyatürlerinin ponpon kızlarla bütünleşmesini… “Batı resim geleneğinin ünlü ressamlarının figürlerinin çeşitli güncel imge stoklayan internet sitelerinden elde edilen, erotik ve dişil güncel magazin imgeleri” ile harmanlanmasını… Aslında tam da beynimizde hepsinin bir arada oluşu gibi… İki boyutlu ile üç boyutlu dünyanın ortaklığını…
Gazi Sansoy’un geçtiğimiz günlerde Anna Laudel Galeri’de açılışı yapılan Dönemler 2008/2018 sergisinin girişinde Jonathan Swift’ten bir alıntı karşılıyor ziyaretçiyi: “Düş gücü, görünmeyen şeyleri görme sanatıdır.”
Gazi Sansoy’un eserleri ise tüm görünmüş ve görünenleri bir araya getirerek ‘arkasında hâlâ görünmeyen ne olabilir’ sorusunu sorduruyor insana… “Yüz bedenin ruhudur” diye alıntılanmış Ludwig Wittgenstein’dan… Oysa yüzsüz eserler sergide yer alıyorlar… Öte yandan Kutsal Süt temalı işlerde, henüz anne sütü emen İsa’nın yüzündeki oyuncu ruhu gözlemliyoruz “Yüz ruhun portresidir. Gözler ise ruhun niyetini ortaya koyar” diyen Marcus Tullius Cicero’yu doğrularcasına… Her bir eserin önünde uzun uzun oturulup detay detay incelemeye ve dönüp yansımalarını, cevaplarını ve çözümlerini kendi içimizde aramaya bir davet sanki bu sergi. Belki bu şekilde, tüm bireylerin, tüm yaşanmışlıkları aynı anda gözlemleyip, bağıra çağıra önümüzde olmasına rağmen görünmezleşen sorunlarımıza görünür cevaplar üretmemiz mümkün olabilir.
Meraklısına not:
1) Balamir Nazlıca’nın sergiye eklediği sanatçı Gazi Sansoy’un ‘yaratım anı’ videosu da mutlaka izlenmesi gereken bir iş. Balamir Nazlıca, bundan sonraki çalışmalarını yayınlamayıp kendi sergisine hazırlanacağını söylüyor. Ben takibime aldım. Sizlere de tavsiye ederim.
2) Gazi Sansoy’un Dönemler 2008/2018 sergisi Anna Laudel Contemporary’de 16 Şubat tarihine kadar gezilebilir.
Dalia MAYA
Bu yazı Şalom Gazetesinin 17 Ocak 2018 sayısında Dalia MAYA’nın İsimsiz isimli köşesinde yayınlanıştır. İlgilenen için link: http://www.salom.com.tr/haber-105586-gecmisin_bugunle_bugunun_gecmisle_imtihani.html
Yorum yazılmamış.