Ne kadar büyüse de bir kız, annesinin kızıdır, annesinin kızı kalır her daim. Kendi çocukları da olsa, hep annesinin kızıdır o özünde. Hani deriz ya, yaşımız kaç olursa olsun, bir çocuk var içimde, seven, sevgiyi paylaşan, sevilen, sevilmeye muhtaç… Ve takdir edilmek isteyen…Her şeyden ve herkesten önce annesi tarafından onaylanmayı bekleyen… Ne kadar büyüse de bir kız çocuğu, kendi ayakları üzerinde yaratsa da yaşamını, iş kadını, ev hanımı, kendi çocuklarının annesi olsa da, ve her duruma göğüs gerebilecek gücü bulsa da yaşam koşullarında kendinde… An gelip dönüp baktı mı yüreğine annesini ister yanında, özünde, yüreğinde. Nedense tüm kendine güveninin altında, bekler, ister, arar o anne onayını. Net, “ama”sız, yalın bir onay.
Ve ne kadar büyüse de bir kız çocuğu, kızının annesidir bir kadın. Hep onun için en iyiyi, en doğruyu, en güzeli isteyen. Kızına hep yargısız ama gerçek bir gözle bakan. Sevgi dolu, ama gerçeği de usturubuyla ona söyleme sorumluluğunu içinde hisseden. Her şeyi en ince detayına kadar görüp, her şeyi en süptil haline kadar fark eden. “Eline sağlık, kızım, çok güzel olmuş yemeğin, bir dahaki sefere biraz da şundan koy yemeğine, bak nasıl daha lezzetli olacak”, ya da “Harika görünüyorsun, saçını toplayı versene arkadan”Hay Allah, anne yine yaptı anneliğini işte!
Çatışma anne kız ilişkisinin doğası gereği yaşanır, yaşanmaktadır, yaşanacaktır. Büyütüp sorunlu bir ilişkiyle boğuşmak yerine, yürekten kabul edilen her davranışta olduğu gibi, burada da çatışmayı sevgi ile ele almak mümkün. Hatta bir oyuna çevirmek de mümkün. Üstelik bu öyle bir oyun ki, bir an geliyor fark ediyorsunuz, anne de aslında keyif alır kızının onayından. Hatta bekler içten içe bu onayı, çaktırmadan, dile getirmeden, ama yüreğinden bekler. Ne gerek vardı ki şimdi ona “çok hoş görünüyorsun, bir ton daha açık çorap giyiver bir daha sefere” demeye?
Bir kız çocuğuyum ben. Yaşım kaç olursa olsun, annemin kızıyım. Ve bir anneyim ben. Yaşı kaç olursa olsun, kızımın annesi. Beni doğuran, beni ben yapan, bugüne taşıyan anneciğim tabi, ama bir o kadar da beni ben yapan kendi kızım. Anladığımı sanırdım, kızardım hatta “çocuğun olunca anlarsın” dediğinde annem, oysa ancak kızım doğduğunda anladım, çocuğum olmadan anlamadığımı.
Bir kız çocuğuyum ben, annemin kızı. Bir anneyim ben, kızımın annesi. Ve bir kere anne olunca, öğreniyor insan, sadece kendi çocuğuna anne olmadığını. “Anne”lik gelip yapışıyor yüreğine; çocuklara, kedilere, köpeklere anne oluyor insan, herhangi birine ya da herhangi bir şeye değil, hepsine birden anne oluyor. Hatta sadece oluyor, anne oluyor. O zaman anlıyor insan, annelik, doğumla varılan bir yer değil. Annelik olunan, yaşanan bir hal.
ANNEM NEZDİNDE TÜM ANNELERİN, ANNE ADAYLARININ VE YÜREĞİNDE ANNE OLANLARIN GÜNÜNÜ KUTLARIM.
Dalia MAYA
10/05/2013
18:44
Yorum yazılmamış.