Ekim 04, 2024

"Cup"

"Cup"

IMG_4900

Atatürk Arboretumu’ndayım bu sabah. Yıllardır sık sık önünden geçtiğim, her defasında gidip görmeyi istediğim, ama nedense bir türlü gitmediğim bir yerde. Nihayet, bu sabah kalktığımda, düşündüm ki istemek yeterli değil, gelişmek için eylem gerek. Atladım arabama “haydi kızım” dedim kendime, “koyul yola”.

Önce hepsini tutmak istiyor insan. Her birini tek tek görmek,
incelemek. İki üç günlüğüne kendini bulduğun yepyeni bir şehri tümüyle keşfetmek ister gibi. Hangi güzelliğine bakacağını şaşırıyor insan… Hangi köşede, hangi ağaç? Yukarılara bIMG_4983akıp her biri bIMG_4953ir dua gibi yaradana uzanan yaprakları mı incelenmeli? Yerlere bakıp tüm gücünü alırcasına kendisini besleyen toprakla bütünleşenleri mi? Her bir yaprağın rüzgarla oyunu mu? Parıltıları mı gün ışığındaki… Kokular… Kokular kayıp yine… Gölün üzerinde dolanan beyaz kahve ördeklerin dingin süzülüşü mü?En iyisi serbest bırakmak. Hepsini bir anda tüm detayları ile hazmetmek mümkün değil madem. Serbest bırakmak… Hangi detay takılırsa gözüme, hangi ses ulaşırsa kulağıma. İsimlendirmeden, serbestçe kabul etmek… Detayları tümün içinde fark etmek fark edebildiğimce.

Oturmak seyir teraslarında, ya da bir ağacın altında doğrudan toprağa… Ayarlanmak yeniden doğanın ritmine. Dengelemek. Hissetmek mucizeyi, ve yaşamak doğa ile bir ağaç gibi, bir göl gibi, bir yerlerde ötüp de görmediğin kuşun melodisi gibi… Hayır, hayır, “gibi” değil; bir ağaç olarak, bir göl, bir yaprak, bir çiçek olarak yaşamak. Bir kuş cıvıltısı olmak. Beyaz, mavi ya da mor, sarı belki de, bir kelebek olup uçuşmak, çekirge olup sıçraşmak, yerdeki taş olup tıkırdamak her geçenin ayağının altında, kozalak olup saklamak fıstıkları, arı olup vızıldamak ziyaretçinin kulağına yaşamın sırrını: Yaratmak yaşam denen mucizeyi her an her hücresinde bedeninin..

Ne bir düşünce, ne bir suçluluk duygusu, ne bir kuşku, ne bir korku… Sadece olmak. duymak. “Cup”. IMG_4904Görmeden de bilmek. Minik kaplumbağa suya atladı. Bilmek, duyduğun o çıtırtının bakmadığın, görmediğin bir kertenkelenin çalılara sıçrayışının sesi olduğunu. Teşekkür etmek ona da kendine de. Yükselen güneşin ısısını hissetmek bedeninde. Bedenin fark etmek için nasıl muhteşem bir mekanizma olduğunu bilmek. Toplayıp çöpe atmak, kim bilir hangi çocuğun elinde patlamış balonun yerin yeşile saçılmış çiçek rengi parçalarını. Ferahlamak çeşmeden akan buz gibi su ile. İçine çekmek güneşin davetiyle yavaş yavaş yoğunlaşmakta olan kokuları. Saklanmak çadır gibi bir ağacın içinde… Yok olmak. Erimek doğada. Unutmak. Arınıp tüm dış seslerden, tüm dış etkilerden kaybolmak. Kaybetmek kendini. Yeniden bulmak üzere özünü, özde olanı, aslolan kendini. Ben dediğin hiç bir şeyin ben olmadığını fark etmek. Bilmek sonsuz ve yaşsız, bedensiz ve kimliksiz ama tam ve mutlak olduğunu bilmek. Bensiz bir ben olmak.

Dalia MAYA
22/08/2013
10:01

Benzer yazılar

Yorum yazılmamış.