Nasıl olmuştu bilmiyordu. Ama kurtulmuştu. O acı, o sonsuz karanlık günlerden kurtulmuştu. Üstelik sadece kendisi değil, nine yadigarı piyanosu da kurtulmuştu. Özgürlüğün verdiği güçle, yıllardır kuru bir ekmek lokması ile beslendiğinden bedeninin dönüştüğü, kendisini bile taşıyacak kas kütlesi kalmamış bir deri bir kemikten ibaret bu iskelet haline rağmen piyanosunu sırtlayarak, düne kadar çıkışı olmayan o kapıdan geçmişti. Arbeit macht frei….Çalışmak özgürleştirir yazıyordu kapıda. Evet özgürleştirmişti. Milyonlarcasını özgürleştirmişti. Önce yeryüzünde bir cehennem olan burasıyla tanışmışlar, sonra milyonlarcası bu cehennemde acı içinde, çoğu zaman insanlıktan uzak bir şekilde , bazan acımasız deneylere kurban giderek, sıklıkla gaz odalarında son nefeslerini vererek bu hayattan özgürleşmişti. O ise, bugün sırtında piyanosu “kurtulmuştu”.
Bir kere yeryüzünde cehennemi yaşayan gerçekten kurtulabilir miydi bu cehennemden? Yaşanmışlıkların ve yok olanların kahredici anısı sonsuza dek şekillendirmemiş miydi ruhunu? Bilmiyordu. Bundan böyle nerede, nasıl yaşayacağını bilmiyordu. Doğduğu eve gitmeye korkuyordu. onları o evden kovanlar, çoktan yerleşip sahiplenmişlerdi bile yataklarını, çarşaflarını, kıyafetlerini, kitapların…Üstelik zaten sevdikleri olmadıkça çocukluğunun neşeli anıları ile yüzleşecek gücü bulup bulmayacağını bilmiyordu. En doğrusu Vaad Edilmiş topraklara, Eretz İsrael’e gitmekti. Yemin etti. Yaralarının kanaması bittikten sonra, yaşanılanları insanlığa anlatacaktı. Kelimeler kifayetsizdi belki, ama piyanosuyla evrene sunacağı müzik 6 milyonun anısıyla sonsuza dek evreni dolduracaktı. Belki de bu piyano, Kabala’nın dünyayı tamir etme/tikun olam amacına hizmet edecek bir enstrümandı. En azından onun yüreğinin taşlaşmışlığını bir nebze de olsa yumuşatacaktı. Yola çıktı, Eretz Israil’e, bir başka savaşa doğru.
Bir kere yeryüzünde cehennemi yaşayan gerçekten kurtulabilir miydi bu cehennemden? Yaşanmışlıkların ve yok olanların kahredici anısı sonsuza dek şekillendirmemiş miydi ruhunu? Bilmiyordu. Bundan böyle nerede, nasıl yaşayacağını bilmiyordu. Doğduğu eve gitmeye korkuyordu. onları o evden kovanlar, çoktan yerleşip sahiplenmişlerdi bile yataklarını, çarşaflarını, kıyafetlerini, kitapların…Üstelik zaten sevdikleri olmadıkça çocukluğunun neşeli anıları ile yüzleşecek gücü bulup bulmayacağını bilmiyordu. En doğrusu Vaad Edilmiş topraklara, Eretz İsrael’e gitmekti. Yemin etti. Yaralarının kanaması bittikten sonra, yaşanılanları insanlığa anlatacaktı. Kelimeler kifayetsizdi belki, ama piyanosuyla evrene sunacağı müzik 6 milyonun anısıyla sonsuza dek evreni dolduracaktı. Belki de bu piyano, Kabala’nın dünyayı tamir etme/tikun olam amacına hizmet edecek bir enstrümandı. En azından onun yüreğinin taşlaşmışlığını bir nebze de olsa yumuşatacaktı. Yola çıktı, Eretz Israil’e, bir başka savaşa doğru.
Dalia MAYA
28/04/2014
28/04/2014
Yorum yazılmamış.