Reset et! Resetle! Sil baştan… Oysa sil baştan değil tam karşılığı. Yeniden ayarla. Aralık ayı, belki de doğum günüm de bu aya denk düştüğünden ya da dünyanın güneşin etrafındaki turunu tamamlamasından ya da bilemiyorum Hanuka’nın mucize ayı olmasından, yıllardır benim için bir reset ayı oldu. Önceleri anlamıyordum. Evdeki tüm elektronik aletler hep aralık ayında bozulurdu. Bir yıl buzdolabı, diğer yıl bulaşık makinesi… Her yıl en az bir tanesi. Genellikle bozulanlar elektrikli/elektronik aletler olduğundan “benim enerjime dayanamıyor bunlar” dedim durdum yıllardır. Üstelik ilk başlarda ben bu kadar enerjik değildim. Bu yıl yine aynı durum! Aylardır işaret veriyor ben dikkat etmiyorum. Elektrik faturam boş geliyor. Boş. Sıfır! Sanki hiç elektrik kullanmamışım gibi. Arıyorum, böyle bir kayıt yok diyorlar, çözülmüyor. Bir yerlerde başıma bir sürpriz olarak patlayacak, bakalım ne zaman. Bu sabah da başka bir sürprizle karşılaşıverdim: Telefonum –ki hatalı imalat diye zamanın birinde Apple onu geri çağırmış ve yerine başka bir telefon vermişti- yıllar sonra şimdi, sabah sabah bir mesaj “IMEI no’lu cihaz klonlu listesinde olduğu için kullanım dışı bırakılacaktır.” Diyorum ya reset zamanı. Tabi bunlar -ama uğraşarak ama tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla- hallolur. Daha karmaşık olan, sıklıkla can acıtan, genellikle direndiğimiz, hayatı reset etmek.
İşte aralık! Hele bu aralık hayatı yeniden şekillendirdiğim bir ay olarak tarihe yazılacak. Kendimi kendimden Anka kuşu gibi doğurduğumdan beri fark ediyorum, en derin ve en etkili dönüşüm dönemini yaşıyoruz! Her şey değişiyor. Her şeyin değiştiği bu dönemde benim sabit kalmam ne mümkün! Ben de değişiyorum. Dönüşüyorum. Taaa, en derinlerimde bir yerlerde bir şeyler kırılıyor, bir şeyler çıkıyor açığa, açığa çıktıkça acıtıyor, gözümde gözyaşı oluyor, bazan yüzümde gülümseme… Şaşırıyorum nereden çıkıyor bunca hikaye, bunca duygu, bunca senaryo yazmaya kalksam yaratamayacağım anı? Ama çıkıyor, çıktıkça da şifalanıyor. İnsanlar gelip geçiyor hayatımdan, sevdiklerim, çok sevdiklerim… Geliyorlar… Yaşanacak olan yaşanıyor. Gidiyorlar… Kimi daha uzun kalmış, kimi çok yoğun… Eriyor, geçmiş ellerimin arasında eriyor, akıyor… Haliyle üzülüyorum. Bulutlanıyor gökyüzü. Yağmur, bazan siçil sicil, bazan sağanak. Sonra açıyor güneş yine. İçimden doğuyor kendi güneşim. Özgürleşiyorum. Ta derinlerime kök salmış, kök saldığı yerde büyüyüp beni ele geçirmiş farkında bile olmadığım düşünceler, anılar, bilgiler açığa çıktıkça arınıyor, şifalanıyorum. Yer açılıyor bana, kendime. Kendimi fark ediyorum. Kendim olmayı öğreniyorum. Kendimi seviyorum. İşte reset dediğim bu. Yeniden ayarlamak kendini kendine, uyumlamak kendini yaşama, yaşamı da kendine. Öyle diyor ya şarkı, “Aldırma, deli gönlüm, giden gitsin sen şarkılar söyle”.. Tam öyle bir haldeyim. Anlıyorum, artık anladım; hiç bir şey zorla olmuyor. Hiç bir ilişki, hiç bir dostluk –mış gibilerle ilerlemiyor. İlerler gibi oluyor, ilerlemiyor. Her dostluk, her arkadaşlık, her iş ilişkisi kendine göre bir emek, bir ilgi, bir yoğunluk istiyor. Samimiyet istiyor.
Ve 13 Aralık, izole olmanın, yasakların, imkansızlıkların göbeğinde bir yerde. Sokağa çıkmanın yasak
olduğu bir günde, bir kere daha yalnız geçirmekten aşırı –öyle böyle değil- aşırı korktuğum bir günde. İdrak ettim. Meğer gerçekten ne kadar zenginmişim ben. Kendimle zenginmişim. Sevdiklerim ve sevenlerimle zenginmişim. Kimi korkmadı yasaktan -yakınlarda oturanlar tabi- buluştuk kısa anlığına… Kimi mesajları ile mest ettiler, tanımadığım benler tanıttılar bana, benim için doğal olan, sorgulamadan yaşadığım, var ettiğim hallerin onlarda yansımalarını paylaştılar. İnsan biriktirmek diyorlar. Sevmiyorum ben bu sözü! Ne o? Kütüphanemin raflarına koyacağım, ihtiyacım oldukça indireceğim bir şey mi insan?! Gönül bağı kurmak bunun adı benim için. Gönül bağlarıyla zenginleşmek. Bir kere daha tanıdım bugün kendimi. Bir kere daha anladım samimi, derin gönül ilişkilerinin önemini. Yaşam değişir, ilişkiler dönüşür, ilişkinin şekli değişir, komşun kardeşin olur, iş arkadaşın dostun, dostun ortağın olur, arkadaşın sevgilin ya da sevgilin arkadaşın. Gönüldense ilişki, bir şekilde yolunu bulur, yerini bulur hayatında. Gönülden değilse, yüzeyselse, -mış gibiyse, olmuş olmak içinse, varsın gitsin yoluna.
Gönül kapım açıktı, ama gözlerimin önünde bir sis varmış düne kadar.
Siz değerli arayanlarım, soranlarım, “iyi ki”lerim, derime yazdıklarım, derinime işleyenlerim, karanlık gecelerimde göğümü aydınlatanlarım, güneşimi parlatanlarım ne kadar zengin olduğumu hatırlattınız bana bu gün mesajlarınızla, varlığınızla.
Ve bu doğum günümde bir dilek hakkım varsa eğer gerçekleşmesini dilediğim bu dileğim kendim için, sevdiklerim için, sevdiğim ve sevenlerim için, sevdiğim de sevmeyenlerim için, sevemediklerim için…. Herkes için –kapsamı: dostluk, sevgililik, tanışıklık, ebeveyn, evlat- ne olursa olsun
derin,
yoğun,
gerçek
gönül bağı ile kurulan ilişkilerle donatmamız varlıklarımızı, aşkla, şefkatle, sevgiyle yoğrulmuş, barışık ve huzurlu, coşkulu ve samimi ilişkilerle donatmamız.
Dalia Maya
13/12/2020
Yorum yazılmamış.