Nisan 28, 2024

Ormanı dinlemek…

Ormanı dinlemek…

Yeşile, maviye, suya, havaya, dostluğa doyabilir mi insan? Doyamıyor. Dengeleniyor ancak. Ve seyrediyor. Neyin gerçekten önemli olduğunu hatırlıyor. Özünü hatırlıyor. Rize’nin Tar Deresi Bulut Şelalesindeyiz. Bu yeşil evrende, ayaklarım şelalenin hemen altında oluşan gölde buz gibi suda seyrederken etrafı, düşünüyorum. Suyun akışına direnç gösteren taşlar olmasa, şelale de şelale olmayacak. Taşların suya gösterdiği direnç ne kadar yüksekse şelale o kadar güçlü. Düşünüyorum. Belki de direnmek yerine seyretmek gerek bazan. Olanı, olmayanı seyretmek… Derin derin içine çekmek gerek havayı, kokuyu… Soğuğu bazan ya da sıcağı. Isınmak yaz güneşinde… Islanmak yağmurunda… Barışmak varoluşla… Aynı anda, hatırlatıyor sevgili Ali Canip Olgunlu “Hep aynı yağmur biliyor musunuz? On bin yıl önce de aynı yağmurdu, şimdi de aynı yağmur. Bin yıl önce kimin başına düşüyorsa aynı şekilde bizim başımıza düşüyor. Sokrates’in kafasına düşen su, Heraklitos’un, Mevlana’nın kafasına düşen su, sizin başınıza da düşüyor. O yüzden yağmur sularını biriktirmek çok güzeldir. Yağmurda ıslanmak da güzeldir. Bunu bilmeyen insanlar yağmurdan kaçarlar. Bu bilindiği zaman yağmurdan kaçılmaz.

Yağmurda ıslanmak… Ormanı çekmek içine.  Ormanı dinlemek… İzlemek. Yaşamak!

Dalia Maya

Benzer yazılar

Yorum yazılmamış.