Önce karanlıktı… Ama karanlık olduğunu tanımlamamıştı. Işık olsun dedi! Işık oldu. Aslında kendisi ışık oldu. Derken maddeyi, her halinde maddeyi, deneyimlemek istedi. Madde oldu. Cins cins, çeşit çeşit madde… Canlısı, cansızı, uçanı, yüzeni, tanımlanmışı, tanımlanmamışı, düşüneni, seveni, kızanı, nefret edeni ve daha niceleri… Beraberinde, renkleri, algıları, duyguları, düşünceleri oldurdu. Olan madde gibi, olan mana da kendisi idi. Tüm bilgiye sahipti. Ama bilgiyi bilmediğini farz ederek öğrenmeyi deneyimlemek istedi. Sakladı, tüm bilgiyi, kendi içinde sakladı. Her parçasının içine sakladı tamamını bilginin. İstediği an içeri dönüp bakarsa bulabilecekti. Kendine hem içerden hem dışarıdan bakabilmek istedi, her hali, her şekli ile. Bir oyundu bu aynı zamanda. O kadar da kolay olmamalıydı cevabı bulmak. Dışarıya dönük yaptı gözleri, kulakları.. Her şeyi duyar, algılar yaptı zihni.. Dışarısı içerisiydi, ama dışarı baktıkça uzaklaşacaktı içeriyi görmekten.
Baktığı yerde ÇOKu görüyordu. ÇOKun orta yerinde TÜMü gördüğünde anlayacaktı: Yaratan, yaratılan, yaratı hepsi BİRdi içinde.
Dalia MAYA
18/07/2013
Yorum yazılmamış.