“Her şey siyah beyaz gözükse de ruhuna,
yaşam coşkusu sarmaya görsün
yüreğin renklenir aniden,
aşka açar çiçek çiçek.”
Dalia MAYA
Şubat’ın ortası… 1 4 Şubat… Sevgililer Günü… Aşkın günü… Sanki aşk bir güne sığarmışcasına kutladığımız. Daha doğrusu kutlamaya çalıştığımız. Oysa yaşadığımız şehr-i İstanbul’da hava karanlık ve kasvetli henüz. Ağlak, gri bulutlar sarmış gökyüzünü. Tıpkı memleketimizin hali gibi. Tıpkı birbirini düşmanlıkla yiyen, savaşan dünyanın hali gibi. Ben de yazılarımda karanlık bir dönemden geçer gibiyim. Tıkanmış gibi. İzin vermez gibi duyguların akışına… Meğer ki yazılar duyguların, hislerin ve deneyimlerin beden süzgecinden geçip söze akışıdır. Akış durmuş gibi. Belki de biraz anlamsızlık dönemi sanki… Hedeflerin peşinde koşuşturmanın anlamsızlığının farkındalığı gibi.
Derken, karanlık, kabus gibi gecelerin ardında bir sabah farkındalığı: “Bu karanlık dönem dediğimiz de sadece toprağın altında tohumun demlenme dönemi.” Tam da Ağaçların yılbaşısı olarak nitelediğimiz Tu Bişvat haftası…
***
Sonra bir sabah, çok uzak değil artık bugünden, bir sabah, güneşe döneceksin yüzünü. Aydınlığa uyanacaksın. Sabahın aydınlığı ile tetiklenecek belki, ama daha çok yüreğinin ışığı yansıyacak ta derinlerinden etrafına. Atacaksın kendini bir deniz kıyısına ya da bir orman içine: Derin derin, uzun uzun çekeceksin kokuları içine. Alevlenecek baharın taze enerjisi, süzülecek hücrelerinden tüm bedenine. Yeniden doğacaksın sen AŞK’a.. Öyle bir aşk ki kendinden kendine. Tüm hücrelerinle, varlığınla, bedenin ve ruhunla aşka doğacaksın. Var oluşun ve yaşamın ve hatta doğumun ve ölümün bile sonsuz güzelliğine akacaksın. O olduğun yerde ne doğum sancısı olacak ne de ölüm acısı… Ne varlık olacak orada ne de yokluk. Sadece sonsuz güzel bir anın birliğinde olacaksın.
***
Öyle bir birlik ki ne sen kalacak, ne ben. Ne de öteki olacak yaşamda. Anlayacaksın, düşman dediğin kardeşin de ötekileştirdiğin kendinden başkası değil. Sensin o, düşman ya da dost, öteki ya da sevgili, güzel ya da çirkin, tatlı ya da cadı… Her ne etiket koyuyorsan insanlara sensin. Sadece ve sadece sen, kendin.
***
Anlayacaksın, Rumi’nin Şems’ten sonra anladığını: “Meğer aşık da benmişim, maşuk da benmişim.”
***
Bu Sevgililer Günü, sevgiliniz yok mu yanınızda? Belki de işte şimdi zamanıdır dışarıda sandığınız o sevgilinin tam da şah damarınızdan bile yakında olduğunu kavramanın.
***
Bazan bir müzikte, bazan bir dansta karşınıza çıktığında… Düşünmeden yaralarını, berelerini, becerilerini ya da beceriksizliklerini… Müziğin içinde kaybolduğunuzda ya da bir yemeğin kokusunda benliğinizden eridiğiniz o yerde; algılarınızla, düşüncelerinizin bir olduğu ve zamanın yok olduğu o anda içinizde doğan sevgiliye selam olsun. Aşk olsun. Bu Sevgililer Gününden tüm yaşamınıza aşk yağsın…
Dalia MAYA
Bu yazı Şalom Gazetesinin 01 Şubat 2017 tarihli sayısında Dalia MAYA’nın İsimsiz isimli köşesinde yayınlanmıştır. İlgilenen için link http://www.salom.com.tr/haber-102094-ask_yagsin.html
Yorum yazılmamış.