Kasım 06, 2024

Edirne’de Karşılaşmalar

Edirne’de Karşılaşmalar

13 Mayıs Pazar günü Edirne Sinagogu’nda, Edirne tarihi boyunca topluma faydası olmuş kadınlar ile ilgili çok kapsamlı bir sergi gerçekleşecek. Sergiyi 1,5 ay gibi çok kısa sürede hazırlayan, küratörü Dalia Maya ile konuştuk. Bu sergi kaçırılmaması gereken bir insanlık dersidir…

Bir dönem, Osmanlının başkenti, saray eğlencelerine mekân olmuş, farklı kültürlerin iç içe yaşarken birbirinden etkilendiği çok sesli şehir Edirne… Savaş alanından, milletvekilliğine, at sırtında köyleri dolaşıp öğretmenliğe, hemşireliğe, gazeteciliğe, terziliğe soyunmuş, kadim bilgilerle donanmış, el ele vermişkahraman kadınların hikâyesi bu sergi… Ezelden ebede giderken unutulmayacak olanların hikâyesi…

Sevgili Dalia, Edirne’nin Kadın Tarihi Üzerine ‘Karşılaşmalar’ sergisi nasıl oluştu? Yolculuk nasıl başladı?
Yolculuk… Hem çok önce hem de çok yeni başladı. İki yıldır, ağırlıklı olarak da Vakıflar Haftası nedeniyle Edirne Sinagogu’nda düzenlenen büyük konser için Edirne Platformu’na gönüllü destek veriyordum. Her sene bu konser ile birlikte bir de sergi düzenliyoruz.
Bu yıl, Şubat ortalarında, Vakıflar Haftasının temasının tüm Türkiye’de kadın, daha doğrusu Vakıf Kuran Kadınlar olduğunu öğrendim. Ne yaparız diye düşünürken, imdadımıza İstanbul kadın Müzesi Küratörü Meral Akkent yetişti.

Kendisi, tam da aynı günlerde, 2016 yılında düzenledikleri Kadın Müzeleri ile ilgili sempozyumun kitap tanıtımı için İstanbul’da idi. Tarihin erkekler tarafından erkekler için yazıldığından kadınların hep geri planda kaldığını, yaptıklarının zaman içinde görünürlüğünü kaybetmesinden dolayı kadın müzelerinin önemini konuştuğumuz bir sırada…

Vakıf kuran kadınları Vakıflar Meclisi işlediği için, biz de Edirne’de tarih boyunca topluma faydası olmuş olan kadınları bulup çıkarmayı düşündük.

Bir dönemin pay-i tahtı, savaşlar ve zamanın siyasetleri nedeniyle yok olan geçmiş çok kültürlülüğünü ka- dınlar üzerinden hatırlayalım, ama daha çok Edirne’de doğmuş ya da bir şekilde yolu Edirne’den geçmişkadınları hatırlayalım, kadın varlığı üzerinden bir farkındalık oluşturalım ve kim bilir belki de Edirne Kadın tarihinin yeniden yazılmasına bir ilk adım atmış olalım istedik.

Bu noktadan sonra, harıl harıl bir araştırma, sorgulama, çağrılar başladı.

 

İlgi yoğun muydu? Bu girişimle çok ilginç mesleklerin varlığı ortaya çıkmış oldu. Yapak tarakçısı Bulgar aile, pansiyoncu ana kızın hikayeleri roman yazdıracak özellikte. Onları nasıl toparladın? Tanık olanlar hemen başvurdu mu?
Şalom Gazetesi’ne yazdığım bir köşe yazısı ile sosyal medyada Edirne kökenlilere bir çağrıda bulunduk. Bu çağrıya gelen birkaç cevap yüzlerimizi güldürdü. Bu sayede sergiye birtakım tanıklıkları eklemek de mümkün oldu.

Edirne’de doğmuş, yolu Edirne’den geçmiş her kadını burada sergilemeşansımız olmadı. Nice önemli kadı- nımızı bilmedik, ya da ekleyemedik. Öte yandan bir paylaşım defteri sergimize eşlik edecek. Bu deftere paylaşılanları, belli süzgeçlerden geçirerek, Edirne Sinagogu için ha- zırlamayı planladığımız web sitesinin etkinlik kısmına ekleyebilmeyi umuyoruz.

Sergi Edirne’nin hangi senelerini anlatıyor?
Yola çıkarken bir zaman sınırlaması getirmedik. Araştırmalarımızı ya- parken de illa ki bir zaman kıstası koymadık kendimize. Ayrıca sergiyi iki ay gibi kısa bir sürede yoğun bir araştırma döneminin sonrasında kotardık. Edirne’nin topluma faydası olmuş tüm kadınlarını bulduk, çıkardık diye iddialı bir söylemimiz de yok, olamaz. Sadece bir bakalım, kimler bu topraklara faydalı işler yapmış, ne bulabiliriz acaba diye merak ettik. Bazılarının hikâyelerini anlattık.

Bazı isimler var… Mesela Madam Fındıklıyan var, sergiye ekleyemedik, sadece orada burada birkaç satır bilgi var hakkında. Eşinin un fabrikaları varmış. Bulgar istilası döneminde Alliance’ın maaşlarını alamayan öğretmenlerine ve fakir öğrencilerine Madam Fındıklıyan’ın destek olduğu yönünde bilgiler var Madam Gueron’un günlüğünde. Madam Alice Geron, aynı dönemde, Alliance Israélite Universelle’in (AIU) Edirne’deki Kız Okulu müdürü. İşgal nedeniyle AIU merkezine iletmes igereken raporları yollayamadığı  için -malum iletişim kesilmiş- bir günlük tutuyor. O döneme ait birçok önemli bilgiyi bu günlükten öğrenebiliyoruz.“Edirne’de Karşılaşmalar” sergimizde, en uzun zamanı aşarak bir- birleriyle olduğu kadar izleyici ile de karşılaşan kişi 1716 yılında İngiltere tarafından İstanbul’a elçi olarak atanan Edward Montagu’nün eşi Lady Mary Worthley Montagu. Lady Montagu, küçüklüğünden itibaren ileri düzeyde bir eğitim alıyor. Çocukluk yıllarından itibaren şiir yazmaya başlıyor. Bazı görüşlerinden dolayı feminizmin ilk temsilcilerinden sayılabilir. Eşiyle Osmanlı topraklarına gelince, İngiltere’deki arkadaşlarına, doğu ülkelerindeki yaşamı detaylarıyla anlattığı mektuplar yazıyor. Bu arada Edirne’de çiçek aşısını görüyor. O dönemdeİngiltere’de çiçek hastalığı hala ölümlere sebebiyet veriyor. Çiçek aşısını bilmiyorlar. Lady Montagu, Edirne’de özellikle yaşlı kadınların (biliyorsun kadın her zaman şifacıdır kadim toplumlarda) özellikle Eylül aylarında toplanıp herkese çiçek zehrini aşı olarak verdiğini ve burada hastalığın yıkıcı olmadığını görüyor. Arkadaşı Sarah Chiswell’e Edirne’den yazdığı mektubunda çiçek aşısını uzun uzun anlatıyor. Hatta kendisi de bu aşıyı olduğu gibi, çocuğuna yaptırıyor. Akabinde İngiltere’de aşı ile ilgili büyük tartışmalar yaşanıyor. Sonuçta aşı, hastalık zehrini az miktarda da olsa vücuda vermek olduğu için İngilizlere delilik olarak geliyor. Ancak, Lady Montagu uzun tartışmalar sonrasında İngilizlere çiçek aşısını kabul ettirebiliyor.

Geçmişe yönelik bir sınır koymadığımız gibi, bugüne yönelik de bir tarihsel sınır koymadık. Edirne’de doğmuş, ya da yolu Edirne’den geçmiş kadınların güncel olanlarını da sergiye dahil ettik. Serdar İyiiz, hayatta olan kadınların bir kısmının fotoğrafını bu sergi için çekti.

Edirne’nin ilk ambülans şoförü gibi…

Üstelik sadece Edirne değil. Ancak, Edirneli olup da Edirne dışında etkin olmuş kadınlar da var sergide.Edirne’nin önde gelen ailelerine mensup ve Paris’te yaşayan, resim ve heykel çalışmaları dünya çapında bir çok müzede yer alan Asilva mesela…

Sergi için bir ön araştırma yaptın mı? Hangi kaynaklardan faydalandın?
Bilgi toplayabilmek için kısıtlı da olsa bir sözlü tarih çalışması yaptım. Edirne’ye katkısı olmuş Edirne’nin Dr. Saadet Ablası ile, Cumhuriyet’in Edirne’deki ilk kadın öğretmenle- rinden biri olan Rayegan Köyatası ile, Edirne müzesi müdürlerinden Trakya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak sanat tarihi dersleri veren Neriman Köylüoğlu ile tanışma şansım oldu. Cumhuriyet’in ilk yıllarına dair anılarını dinledim. Onların anlat- tıklarından bazı bölümleri, sergi boyunca bir video enstalasyon halinde, bir odada yayınlıyoruz. Gönül isterdi ki, daha çok vakit olsun, daha derin bir sözlü tarih çalışması yapalım. Şalom Gazetesi’ne yazdığım çağrıyı okuyan Sırrı Doğan Demirer Beyefendi, çocukluk anılarını anlattı. Şapkacı Sümbül’ü anlattı mesela. Sönmemiş kireç satan Ermeni kız kardeşleri anlattı, yapak tarakçısı Bulgar aileyi anlattı. Ne yazık ki, Edirne’de tarih boyunca topluma faydası olmuş olan kadınları bulup çıkarmayı düşündük… Bir dönemin pay-i tahtı, savaşlar ve zamanın siyasetleri nedeniyle yok olan geçmiş çok kültürlülüğünü kadınlar üzerinden hatırlayalım, ama daha çok Edirne’de doğmuş ya da bir şekilde yolu Edirne’den geçmiş kadınları hatırlayalım…

Çoğuna dair görsel olmadığından, onun anlattıklarını da ancak videoya alabildik. Bu arada Sırrı Doğan Bey’in oğlu Gökhan Demirer, Şapkacı Sümbül’ün dükkanının fotoğrafını yolladı. Bir müzayededen almış. Nasıl heyecanlandığımızı anlatamam. Aynı şekilde, Atatürk’ün sonradan geri dönüp ülkemizde kendi gençlerimizi eğitmeleri için Avrupa’ya eğitime yolladığı Şapka öğretmeni Şükufe ve Moda öğretmeni Mediha’yı anlattı. Bu arada Sırrı Doğan Demirer’in anılarının da sadece çok küçük bir kısmını sergiye alabildik. Doğrudan kadınlarla ilgili olanları. Oysa tüm anlattıkları ve kim bilir vakit olsa, anlattıkça hatırlayacak- ları, mutlaka başka bir çalışmanın konusu olurdu.

Yine Şalom’daki çağrıya cevap veren Mine Ulaş, anneannesi Raşel Hora’nın büyük aşkı Rıfat Danışman’ı, ebeliğini, yaşamını, madalyasını… ve Lozan’a anlaşmaşartlarının yollanması için karşı tarafı nasıl atlattığını anlattı. Şah Pehlevi’ye Edirne peynirini nasıl sevdirdiğini de… Sergimize gelen diğer bir kadın, başarılı gazeteci ve Avukat Sara Geron da Şah Pehlevi ile tanışmıştı, dünyanın birçok ileri gelenleri ile görüşmüştü. Sergide an- cak birkaç fotoğrafına ve bazı kişisel eşyasına yer verebildik.

O dönemlerdeki kadınların bugünküşartlara göre daha özgür ve cesur yaşadıklarını söyleyebilir miyiz? Daha küçük bir şehirde yaşamanın da rolü var mıdır bunda?
Küçük şehirde yaşamanın ötesinde, Edirne payitaht şehri. Bir dönem Osmanlı’nın başkenti. Ancak bu işlevini tamamladıktan sonra dahi, bazı padişahlar Edirne’de ikamet etmeye devam etmişler. Saray eğ- lenceleri, düğün dernekleri, nehir gezmeleri, hatta giyimleri bile halka örnek olmuş. Öte yandan Edirne sınır kenti ve çok uzun yıllar Yu- nanlılar, Türkler, Bulgarlar, Ruslar arasında el değiştirmiş. Bağlantılı olarak, çok farklı kültürel geçmişi olan grupların bir arada huzur içinde yaşadığı bir şehir olmuş. Bu tabi ki,

belli bir rahatlık getiriyor. Ama öğretmenler ve ebeler bir yana, kadınların bir kısmı da mecburiyetten işhayatına katılmışlar gibi. Ya eşlerine yardım etmek için ya da eşlerinin ardından ailelerini geçindirmek için. O dönemlerde bugünkü şartlara göre daha özgür cesur muydular bilemiyorum. Kara Fatma ve Gelin Hanım elbette çok cesurdu.

Söz buraya gelmişken, ilginç bir bilgiye daha rastladık bu sergiyi hazırlarken. Alliance’ın kadın müdürlerinden biri: Sara Ungar. 1882 yılında, yıllık 2000 Fransız Frangı maaşla okulda iş başı yapı- yor. Erol Haker, AIU arşivlerinde yaptığı çalışma sonucunda, okulun Edirne’de etkin olduğu 70 yılı (1867-1937) incelediği kitabında, bu maaşın Edirne okul müdürle- rine kadın erkek fark etmeksizin ödenen en yüksek başlangıç ma- aşı olduğunu belirtiyor. Yüzyıllar sonra bugün hala birçok ülkede, kadınlar için ‘eşit işe eşit maaş’ı temin edemediğimizi düşünürsek, dikkate değer bir durumdur.

Edirne Sinagogu bu etkinliklerle, Edirneliler veya çevre tarafından daha fazla tanınıyor değil mi?
Aslında eski Edirneliler sinagogu gayet iyi tanıyor. Toplumsal birliktelik ve dostluk Edirne’de her zaman güçlü olmuş. Etkinlikler, res- tore edilen binada yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli. Öte yandan Edirne, son yıllarda Türkiye’nin en çok turist çeken şehirlerinden biri. Edirne Sinagogumuz, Kültür Sanat Merkezimiz de Edirne turizm hattında önemli bir durak noktası.

Bu sergiye dair ileride yapmak, tamamlamak istediğiniz bir proje var mı?
Gönül ister ki sergi, bir Edirne kadın müzesine dönüşsün. Benim şimdilik düşüncem, sergiyi internet ortamına taşımak. Ve gelen yeni tanıklıkları da zaman içinde mümkün olduğunca bu ortamda sürdürebilmek. Yapılabilirliğini zaman gösterecek.

Tabi ben bu sergiyi tek başıma yap madım. Silvyo Ovadya’nın yönlendirmesi, Metin Delevi’nin danışmanlığı olmasa, sosyal medya üzerinden iletişime geçtiğim, aradığım, sorular sorduğum (önceden tanıdığım tanımadığım) birçok arkadaşın desteği, yönlendirmeleri olmasa, çağrılarımıza cevap veren dostlarımızın yakın ilgisi ve heyecanı olmasa, mutlaka ki hala, ilk günkü fikirle geviş getiriyor olurduk. Bu arada, serginin salona yerleşiminde çektiğim sıkıntıları sevgili Rubi Asa’nın pratik yaklaşımı ve çözümlemeleri ile hemen hallettiğini söylemeden geçemeyeceğim. Bir büyük korkum da bu kadar çok bilginin sergilerde sıkıcı olması idi. Pano tasarımlarını yapan Bella Parlakşimşek sayesinde bu sorunu da sanırım kolaylıkla aştık.

Sergi’nin açılışının olduğu gün, Sinagogumuzda bir de konser düzenliyoruz. Bu yıl konserimizde yer alacak sanatçılarımız, yakından tanıdığımız klarnet ustası Serkan Çağrı ve dünyada kemanı en hızlı çalan sanatçılardan biri olan Roby Lakatos. 13 Mayıs günühepinizi Edirne’de Sinagogumuzda ağırlamak, bizim için büyük bir mutluluk olacak.

Sevgili Tamara Pur’un benimle yaptığı bu röportaj Şalom Dergi’nin Mayıs sayısında Yayınlanmıştır.

 

 

Benzer yazılar

Yorum yazılmamış.